Türkiye’nin Seri Katilleri

 

3

1. Kolici Katil (Orhan AKSOY)

Bir çok kez hapse girip çıkmıştı, Orhan Aksoy. Bir süre sonra Romanya’ya gitti, orada evlendi. Bir süre düzgün ve durgun bir yaşadı fakat 17 Ağustos depremi işleri değiştirdi ve işleri bozuldu. İşleri bozulan Aksoy, ailesini Romanya’da bıraktı ve cinayet işlemeye devam etti. İşe ilk olarak ev arkadaşını iple boğarak başladı, çıplak ve cansız bedenini küvette koyduğu arkadaşı ile saatlerce sohbet etti. Daha sonradan işlediği cinayetler nedeniyle polisler tarafından yakalandı, ev arkadaşını öldürdüğü bu ilk cinayetini, polislere de kendisi anlatmıştır. İyice  paranoyaklaşan Aksoy, cesetleri çiçek farz edip sulayan ve bir süre sonra bakım masraflarının artmasından şikayet eden bir seri katile de dönüşmüştü.

Bir demecinde ise şunları söyledi ”cinayetler için çok masraf ettim. Bir cesedi iki üç gün suluyordum. su parasından bıktım. Viskiler çok pahalıydı. ayrıca kolileri taşımak için parayla kamyon kiraladım. öldürdüklerimin üzerinden masrafı karşılayacak para çıkmadı.’

 

 

i

2. Tornavidalı Katil (Yavuz YAPICIOĞLU)

Polis kayıtlarına göre 18, görgü tanıkları ve tahminlere göre ise 43 kişiyi öldüren Tornavidalı katil, birçok kurum tarafından verilmiş farklı raporlara sahiptir. En son aldığı raporda akli dengesi yerinde denilmiştir. Yakalandıktan sonra 50 + 24 yıl hapis cezasına çarptırılan Yavuz Yapıcıoğlu, Türkiye tarihinin en acımasız katillerinden biriydi.

Orta ve ilk okul dönemlerinde kendi ifadesine göre hem başarılı hemde sevilen biriydi. Lise yıllarını başarılı bir şekilde sürdürürken, yaşadığı ruhsal bunalımdan dolayı önce okulundan sonrasında ailesinden de ayrıldı.

Okul ve amatör liglerde futboll oynadı. Ailesinden ayrıldıktan sonra deri işine girdi,iş adamı oldu fakat onuda yürütemeyip bıraktı. 1994te seri cinayetlerine başlamadan önce İstanbul Merter’de sis tarikatı denilen bir grupla birlikte oldu.

1994’de İstanbul’da aynı mahallede oturan bir genç kız ‘günaydın’ dedi. Bu yüzden önce kızla, genç kızın nişanlısı ve arkadaşlarıyla kavga etti. Kavgada bıçağını çekip 3 kişiyi öldürdü. Bıçaklananlardan 20 yaşındaki Sait Korkmaz olay yerinde öldü. Kaçarken durdurduğu Mercedes otomobilin şoförü Rasim Aydın direnince onu da öldürdü.
Mahkeme kayıtlarına göre, Yavuz Yapıcıoğlu, son katliamını aralık 2002 de Tekirdağ’ın Çorlu ilçesinde gerçekleştirdi. 10 saat içinde Sağlık Mahallesi’inde 23 aralık 2002 tarihinde, Çorlu Spor Tesisleri’nin bekçisi Hüseyin Yumuk , Özcan Karagözoğlu ve Şakir Temürçi başlarına sert cisimle vurularak öldürülmüştü. Aynı gece, Tonguçlar cami imamı Salih Baş ve Beytullah Güngen de yaralanmıştı.

Mahkemeye çıkarılan Yapıcıoğlu, mahkeme salonlarında ”gerçek Atatürk” olduğunu söyleyen Yavuz Yapıcıoğlu’nun salondakilere zarar vermesini önlemek için duruşmada karate ve judo bilen polisler görev yaptı. Deli taklidi yapınca Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine sevk edildi. Burada anadan üryan soyundu, koridorlarda ‘ben isyanım’ diye bağırdı, tutulduğu adli koğuşu yaktı, hastabakıcılara saldırıp yaraladı ve koğuş arkadaşlarını dayaktan geçirdi. bir süre sonra türk ceza kanununun 46. maddesine göre cezai ehliyetinin olmadığına dair rapor alıp çıktı, böylece yargılanmaktan da kurtuldu.

Bu süre zarfında cinayetlerini işlemeye devam etti. Sudan sebeplerle insanları öldürdü, hatta annesi hakkında kötü söz söylediği için kristal kül tabağıyla anneannesinin başına vurarak öldürdü.

Yapıcıoğlu bir ifadesinde, “ben seri katil veya canavar değilim” dedi ancak Yapıcıoğlu, daha önce ruh hastası taklidi yaparak herkesi yanılttığını da ekledi.

 

 

11_d

3.  Mobilyacı Katil (Seyit Ahmet Demirci)

32 yaşında, Mayıs-Temmuz 1998 tarihleri arasında İstanbul’da üç mobilyacıyı dükkanlarının bodrum katında kafalarına kurşun sıkarak öldürdü. Fatsa’da küçük bir çocukken arkadaşıyla birlikte yaşlı bir mobilyacının tecavüzüne uğramıştı. Eğer yakalanmasaydı, cinayetlerini tecavüze uğradığı yaşa (11) tamamlayacaktı. Üç kez idama mahkum oldu.
Demirci, dört çocuklu bir ailenin en büyük oğluydu, babası fırıncıydı, ortaokulu imam Hatip’de, liseyi de ticaret lisesinde okudu, üniversiteyi kazandı ama gitmedi.Cinayetlerden kısa bir süre öncesine kadar hayatını taksi şoförlüğü yaparak kazanıyordu. Herkes tarafından sakin kişiliğiyle tanınıyordu.

En yakın arkadaşı Habil’di. Küçük bir mobilyacı dükkanının bodrum katında ikisi birden saldırıya uğradı. Seyit Ahmet son anda kaçmayı başardı ancak yaşlı mobilyacının arkadaşı Habil’e tecavüz edilişini izledi. İki arkadaş bu olayı sonsuzluğa gömdüler fakat Seyit Ahmet üniversitede okuyan arkadaşının yani Habil’in intihar ettiği haberini alana kadar. Habil’in neden intihar ettiğini yalnızca Seyit Ahmet biliyordu.

5 mayıs 1998. hava kararırken Seyit Ahmet, Esenler Turgut Reis Mahallesi Karaosmanoğlu caddesi 435. sokak’ta amaçsız yürümekteydi, sokağın sağındaki mobilyacı dükkanını fark etti. Vakit, Habil’le yaşadığı o korkunç saldırı saatine yakındı, içeri girdi, dükkan sahibi Ali Osman Beldek müşterisine yaklaştı. sonra da o uğursuz laf ağzından dökülüverdi: ‘‘bodrum katında başka modellerimiz de var.’ Seyit Ahmet için karanlık kapı açıldı. Bodrum kata indiler, tek el silah atışıyla, Ali Osman Beldek’in hayatını sadece mobilyacı olduğu için o gün, dükkanının bodrum katında hayatı sona erdi.
Tam bir ay sonra 4 haziran’da mobilyacı Mehmet Kayatuzu ve 6 haziran’da da Celal Pınargöz de aynı kaderi paylaştı. İstanbul’da yıllar önce üç mobilyacı öldürüldü, üçü de birbirini tanımıyordu, düşmanları yoktu, tek ortak yönleri öldürülme şekilleri oldu. katil geride ne parmak izi, ne silah bırakmıştı. Son cinayetten üç gün sonra polis, bir yandan üç mobilyacının öldürülmesiyle ilgili sorgulamalara devam ederken, diğer yandan da ilk kurbandan alınan cep telefonunu takip ediyordu. Bu yöndeki umutlar tükenmek üzereydi ki, telefon kullanıma açıldı. Adres, Ordu’nun Fatsa ilçesini gösteriyordu. Telefon Necati Efe adında birinin üzerindeydi. Ancak Efe şaşkındı. Söylediğine göre telefonu alalı henüz bir gün olmuştu. Kendisine telefonu satan kişiyse 28 yaşındaki hemşerisi Seyit Ahmet Demirci’ydi. Seyit Ahmet Demirci, aynı günün akşamı Esenler’deki evinde yakalandı. Polis, evinin kapısına geldiğinde sakindi. Üç cinayette kullandığı silahı zorluk çıkarmadan polise teslim etti. Bu silahla, olay yerinde bulunan boş kovanlar, karşılaştırılması için İstanbul Kriminal Laboratuarı’na gönderildi. Sonuç olumluydu. Rapora göre her iki kovan da Demirci’ye ait silahtan atılmıştı.

 

 

ankaradaki-cezaevinden-firar-eden-seri-katil-kayseride-yakalandi-2466104. İnsan Avcısı (Hamdi Kayapınar)

“Zaten avcıyım. Kurbanlarım av, avların üstünden çıkan para ve eşyalar da av ganimeti”

“Ailemden ve toplumdan intikam aldım. yakalanmasaydım cinayetlere devam edecektim. ama simdi pişmanım”
22 yaşında, cinayetlerine 14 yaşındaki kardeşini boğarak başladı. Mart 1998-Şubat 2001 arasında altı kisiyi daha öldürdü. Dört kisiyi de öldürmeye teşebbüs etti. Altı kisiyi öldürdüğü belirlenen Hamdi
Kayapınar, ilk cinayetini sekiz yıl önce yani 14 yaşındayken 11 yaşındaki kardeşi Serkan’ı iple boğduğunu ve 4.5 yıl ceza evinde yattığını anlatan Kayapınar  “ailem onu benden daha çok seviyordu. Ben de kıskanıp öldürdüm. Ceza evine girince okula da gidemedim ve psikolojik yapım bozuldu.”is bulamadığı ve babası tarafından sürekli aşağılandığını anlatan Kayapınar ifadesinde, “ailemden ve toplumdan intikam aldım. Yakalanmasaydım cinayetlere devam edecektim. ama simdi pişmanım” dedi.

 

colak_001
5.Artvin Canavarı (Adnan Çolak)

”Yaşlı insanları öldürüyorsam da bunlar zaten zamanlarını doldurmuşlar. Onlar bizim yerimize fazladan yaşıyorlar. Belki de bizim kısmetimizi yiyorlar. Hem kendimi tatmin ediyordum, hem de onları öldürerek toplumu rahatlatıyordum.”

Artvin Canavarı ya da Baltalı katil olarak bilinen Adnan Çolak, işlediği 11 cinayeti bu sözlerle açıklamıştı. 1992-95 yılları arasında Artvin ve ilçelerinde yaşları 68 ile 95 arasında değişen yaşlıları kurban seçen Çolak, öldürdüğü 6 kadına da tecavüz ederek ne kadar karanlık bir ruha sahip olduğunu göstermişti.

Yakalandıktan sonra Adnan Çolak’ın yargılanması beş yıl sürdü. Zonguldak 1. Ağir Ceza Mahkemesi, 25 yaşında cinayet işlemeye başlayan Adnan Çolak’ı 112 yıl ağır hapis cezasına çarptırdı.

 

Yorum bırakın